İstanbul Gedik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Selim Sezer, Filistin’in geleceği için Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Hamas arasında uzlaşmanın önemini AA Analiz için kaleme aldı.
Selim Sezer’in yazısı şöyle:
İsrail’in Gazze’de 9’uncu ayına giren saldırılarının ne zaman ve nasıl bir zeminde son bulacağını öngörmek halen kolay değil. Ancak mevcut denklem içinde, Gazze Şeridi’nin yeniden ve tamamen işgal edilmesi ve halkın kalıcı olarak bölgeden sürülmesi olasılığının giderek zayıfladığını söylemek mümkün. Korkunç insani yıkıma rağmen İsrail ordusu Gazze’de gerçek bir kontrol sağlamanın oldukça uzağında görünüyor. Diğer yandan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden tarafından duyurulan, daha önce Hamas’ın kabul ettiğini açıkladığı plana pek çok açıdan benzeyen ateşkes taslağı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) kabul edildi. İsrail parlamentosu Knesset’in çoğunluğu oluşturan 70 üyesinin de bu yönde tutum beyan etmesi ve Savaş Kabinesi’nde çatırdama ve istifaların başlaması ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun başlangıçtaki amaçlarından vazgeçmek zorunda kalabileceğini gösteren gelişmeler arasında yer alıyor.
FİLİSTİN SİYASETİNİN 2 ANA RENGI: FKÖ VE HAMAS
Tüm bu faktörler, ihtiyatlı bir iyimserlik içinde, savaşın son bulmasının ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nden çekilmesinin yakın olabileceğini düşündürüyor. Ancak olası bir çekilme sonrasında Gazze’nin kim tarafından yönetileceği sorusu bir sonraki aşamada en temel mesele olacaktır. Bu noktada en yakıcı ihtiyaç ise Filistinlilerin birliğinin sağlanmasıdır ve bu birlik, orta vadede uluslararası kabul görebilecek olası bir Filistin Devleti’nin şekillenmesinde de birinci derece belirleyicidir.
Bilindiği gibi Filistin Kurtuluş Örgütü ve Hamas, Filistin siyasetinin 2 ana rengini meydana getiren ve en büyük halk desteğine sahip olan iki oluşumdur. 1960’lı yıllarda İsrail işgaline karşı silahlı mücadeleye başlayan ve esasında bir çatı yapılanması olan FKÖ, 1988 yılında Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü içine alacak Filistin Devleti’ni bir irade beyanı olarak ilan etti ve 1993 yılında ABD arabuluculuğunda hazırlanan Oslo Anlaşması’nı imzaladı. Bu çerçevede Gazze ve Batı Şeria’da özerk bir Filistin yönetimi kurulurken, FKÖ İsrail’i tanıdı, kendisini ise “Filistin halkının meşru temsilcisi” olarak kabul ettirdi. Bugün dünyanın her yerindeki Filistin diplomatik temsilcilikleri FKÖ’ye aittir.
Hamas ise Birinci İntifada’nın ilk dönemlerinde, 1988 yılında kurularak, hedefini İsrail’in yıkılması olarak tanımladı, Oslo’yu ise reddetti. 2000 ile 2005 yılları arasındaki İkinci İntifada döneminde halk arasındaki desteğini artıran Hamas, 2006 yılında özerk yönetim çerçevesinde düzenlenen seçimlerde birinci parti oldu. Bu durum bir iç çatışmayı tetiklerken FKÖ’nün ana bileşeni olan El Fetih, Batı Şeria’daki yönetimi bırakmadı. Sonuç olarak 2007 yılı itibarıyla Batı Şeria’nın El Fetih, Gazze’nin Hamas tarafından yönetildiği bölünmüş bir Filistin yönetimi ortaya çıktı ve bu bölünmüşlük günümüze kadar devam etti.
FİLİSTİN ULUSAL BİRLİĞİNİN GEREKLİLİĞİ
İçinden geçtiğimiz dönemde, 20 yıla yaklaşan bu ayrışmanın son bulması ve Filistin ulusal birliğinin sağlanması bir dizi sebepten ötürü önem arz ediyor. Her şeyden önce ayrışma, Filistinlilerin güçlü bir tutumla kendi iradelerini ortaya koymalarına engel teşkil ediyor. Aynı zamanda Filistinlileri birbirinin karşısında konumlandıran “böl ve yönet” politikaları için zemin oluşturuyor ve bunun sonlandırılması gerekiyor.
İkinci olarak, kısa vadede Gazze’nin yönetiminin Filistinlilerin elinde kalması, ilkeli bir birliği gerektiriyor. Savaş sonrasında özellikle ABD’nin Hamas’ın Gazze’deki hükümet pozisyonundan uzaklaştırılması için baskı yapacağı kesindir. Washington aylardır “Hamassız Gazze” formülleri üzerinde çalışıyor. Bu girişimlere direnç gösterilmesi elbette mümkünse de Filistinli hareketlerin kendi içinde mutabakata varması ve Gazze’nin bir ulusal birlik hükümeti tarafından yönetilmesi yönünde irade sergilemesi, olası tasfiyeci girişimlerin önünde bariyer teşkil edecektir.
Kuşkusuz ulusal birliğin sadece Gazze’yle sınırlı kalmaması gerekir. Gazze ve Batı Şeria’nın bir ulusal birlik hükümeti tarafından, Hamas’ı ve İslami Cihad’ı da içine alan yenilenmiş bir FKÖ tarafından yönetilmesi, orta vadede olası Filistin Devleti’nin çerçevesi için de sağlıklı bir zemin meydana getirecektir.
Filistin sorununun gerçek ve adil çözümü, Filistinlilerin tarihsel haklarına kavuşmasını gerektirir. Bu doğrultuda tanımlanabilecek 3 temel hedef şunlardır; ilk olarak İsrail’in 1967 yılında işgal ettiği bölgelerden tüm askeri gücünü çekmesi ve uluslararası hukuka aykırı olarak inşa edilen yerleşim birimlerini boşaltması; Filistinli mültecilerin mülkiyet haklarıyla birlikte geri dönmesi ve son olarak İsrail’in apartheid uygulamalarının son bulması.
Son kertede, bu hedeflere ve diğer hedeflere nasıl bir siyasi program dahilinde ulaşılacağı Filistinlilerin kendi takdirindedir. Halkın çoğunluğunun iradesini yansıtacak bir yol haritasının anahtarı ise, siyasi hareketlerin birliğinin ve konsensüsünün sağlanmasıdır. Hamas’ın 2017 tarihli yeni politika belgesi, bir yandan tarihsel Filistin’in tamamının dekolonize edilmesi hedefini korurken diğer yandan öteki siyasi gruplarla ortaklaşma zemini olarak 1967 sınırlarında, tam egemenlik haklarına sahip bir devlete yeşil ışık yakması noktasında zemin oluşturuyor.